Tweet |
Gazeteci elbette susmayacak. Gazeteci elbette zor şartlarda da olsa mesleğini icra etmeyi sürdürecek. Zira gazetecinin susması demek, halkın, Hakkın sesinin kesilmesi demek. Kamu görevi yapan gazeteci kısıtlı imkanları çerçevesinde şehrinin ülkesinin ve insanının sesi olmaya devam edecek.
Geleneksel medya hala 60 yıllık, 25 yıllık kanunlarla faaliyetini sürdürüyor. Yönetmeliklerle bazı zorluklarla aşmaya çalışsanız da yetmiyor. Tüm sektörleri, hatta basın meslek örgütlerinin faaliyetlerini de içine alan topyekûn bir ‘Basın Kanunu’ çıkartmak zorundayız.
Bu Gazi Meclis’in omuzlarındaki bir vebaldir.
Bu ülkede gazeteci olarak faaliyet gösteren 100 kişiden 30’u geçtiğimiz yıl içerisinde, Pandemi koşulları sebebi ile işini kaybetmiştir. Kısacası gazetecilik, bu sağlık krizinin en fazla vurduğu sektörlerin başında gelmektedir. Buna rağmen yerelde ve genelde bu hali görüp, el atma gayretini ne yazık ki görmemekteyiz.
Yerel Basın dün nasıl ki Millî Mücadele dahil, ülkemizin en zor günlerinde milletin ve devleti yönetenlerin yanında yer almışsa, bundan sonrada aynı ‘dik duruşu’ gösterecektir. Mesleğini terör faaliyetlerine destek vermek ve ülkenin milli menfaatlerine karşı bireysel çıkar uğrunda yapanlarla mücadelede seslerini ilk yükseltenlerin en başta biz gazeteciler olacağı da bilinmelidir.
Fakat, devletimiz tamamen ‘yerli ve milli’ olan Yerel Basınının dijital dönüşümüne, yanı sıra ekonomiden aldığı paya en azından bir standart getirmelidir. Her önüne gelenin gazeteci sıfatı taşıyamayacağı, her isteyenin dedikodu yazarı gibi gazetecilik yapamayacağı yasal dayanaklar oluşturulmalıdır. Gazete yayınlamak fikir özgürlüğü gereği de olsa bu alanda çalışanların bir meslek grubu olduğu, istismar edilmeden çalışabilmeleri için kimseden medet ummaksızın, yasal hakları ile çalışabilmeleri sağlanmalıdır.
Bu olursa, ülkede gerçekten işini yapan gazeteciler, halka bilgi sunma imkanını bulacaktır.
Bunların yanı sıra sapla samanı ayırmak yerine önceliği kendi çıkarlarına veren bazı siyasetçilerin gazeteciliği terör faaliyeti, gazetecileri de terörist olarak tanımlanması, kamu menfaati için görevini yaparken birilerinin ayağına basan meslektaşlarımızı hedef noktasına oturtuyor.
Eğer bu siyasi iktidar tarafında ise o cephede hemen meslektaşımız “hain ya da gayrı milli” olarak yaftalanıyor.
Eğer hakkında haber çıkan kurum ya da kişi muhalif ise bu kez o cepheden “yağdanlık, çıkarcı, yandaş, yalaka” nidaları yükseliyor.
İşte bu gerekçelerle Gazetecilere yönelik sözlü ve fiziksel saldırılar sürüyor. Toplumun en savunmasız kesimi durumuna gelmiş bulunuyoruz.
Sağlıklarını hiçe sayarak sahada özveriyle görev yapan arkadaşlarımıza teşekkür ediyoruz. Sahadaki tehlikeler hesaba katıldığında, gazetecilik mesleğinin riskleri göz önüne alınarak aşılamada basın mensuplarının öncelikli meslek grupları arasına alınması gerekiyor.
Tüm bu olumsuzluklara rağmen basının cesaretini kaybetmeden direnmesi şarttır. Toplumu aydınlatmak, halkın haber alma özgürlüğüne katkı sağlamak ve bilinçlendirmek için gece gündüz demeden çalışmak ve üretmek şiarımız olmalıdır.
İşte bu şiar ile görev yapan, mesleğini ifa etmek uğruna her zorluğa katlanan meslek mensuplarımızın 10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü’nü kutluyoruz.
Ülkemizin Pandemi Mücadelesi esnasında, görevlerini canları pahasına yaparken, sağlık ordumuzun neferleri gibi gözünü budaktan sakınmayan, bu uğurda hastalık kaparak hayatını yitiren tüm meslek mensuplarımıza Allah’tan Rahmet ve yakınlarına sabır, çalışamayacak duruma gelen meslektaşlarımıza da acil şifalar diliyoruz.